SAKATLIK OLGUSUNDA HAYIRSEVERLİK: TARİH; SİL BAŞTAN MI?
Mağdule Demircioğlu
GİRİŞ
Alana dışarıdan bakan bir gözlemci, var olan ilişki ve çelişkiler
üzerinden orada neler olup bittiğine dair belli bir düşünceye sahip
olabilirken, alanın aktörleri açısından durum oldukça karmaşık ve farklıdır.
Kendisini çoğunlukla sakatlık alanının bir parçası olarak gören sakat birey -ki
bazı durumlarda bunu kabul bile edememektedir- kendi dışındaki alan ile
ilişkilerini doğru tarzda algılayamamaktadır. Alanın içinde bir yerde duruyor
olmasına rağmen, kendisini kurguladığı dünyanın merkezine koyan öznelliği
içinde, dış dünya ile ve onun gerçekleriyle yüzleşmekten kaçınmaktadır.
Yanıtlarını, oluşturduğu durumun içselleştirmesi üzerinden vermekte; öngörü,
talep ve beklentilerini, bu kurguladığı dünyanın yanılgıları ve yanılsamaları
ekseninde oluşturmaktadır. Bu öznel duruşlarla özdeşleştiği bir düzlemde elde
edilen verilerin de gerçeği yansıtmayacağı açıktır. Bu sapmanın sadece
sakatlara ilişkin bir durum olduğunu düşünmek de yanlıştır. Sorunun diğer
aktörleri de benzer yanılgılara sahiptir. Sakatlık sorunuyla ilgili gibi
görünen resmi kurumlar, sendikalar, sivil toplum örgütleri vb. de sakatlık
alanını tanımamakta, konuyla ilgili yeterli bilgiye sahip olmamakta, geleneksel
ön yargıların yarattığı ortamda, sahip olduklarını düşündükleri bilgi
düzeyleriyle yargılarda bulunmakta, ortalama fikirler temelinde kesin görüşler
ifade etmektedirler.
Bu çalışma, alanın dışında durmaya çalışan bir gözlemcinin -bu her
zaman mümkün olmasa da- zaman fonksiyonunu esas alarak, tarihsel dönemler
boyunca, kendi yükseliş ve düşüşleri içinde, birbirinin içinden çıkan, hem
kendisini hem de karşıtını üreten bir gerçekliğin, sakatlık olgusunun
“hayırseverlik” izleği üzerinden kavranmasını bir deneme çabasıdır. Kapitalizmin
kendini yeniden üretme mekanizmasının merkezinde yer alan “herkesin bütün
nimetlerden faydalanacağı” savında sözü geçen nimetlerden sakatların payına
sadece “hayırseverlik” başka bir deyişle sadaka düşmektedir. Buradan hareketle,
tarih boyunca var olan üretim tarzlarının, kutsal metinlerdeki düşünce
kalıplarıyla nasıl örtüştüğünü açıklamaya çalışacağız.